Category: Tatil

Avrupa’da görmeyi istediğim şehirlerden ikisini birden görmek için bu yıl İspanya’ya gitmeyi istiyordum. Bu yüzden 2014 Nisan içerisinde Madrid ve Barselona’ya gitmek için Pegasus’tan Temmuz…

Rönesans’ın başkenti Floransa’ya gitmek için Termini istasyonundan 8:20 ‘de kalkacak olan hızlı trene yetişmek için otelden istasyona yürüdük ve trene kalkıştan 5 dakika önce bindik. Frecciarossa (Kırmızı Ok) tipi hızlı trende Business Class bölüm 4 kişilik masalarda oturup 1 saat 20 dakikalık yolculuğun keyfini çıkardık. Yolculuk esnasında tren yaklaşık 240km/sa hızla gidiyor ve bunu farketmiyorsunuz bile. Ne yüksek ses ne bir sallantı ne de ani hızlanma/yavaşlama hareketleri. Uçaktan daha konforlu kesinlikle. Trende kablosuz internet ve masaların kenarında elektrik prizleri var, business class yolcularına günlük gazete ve yolculuk ikramları sunuluyor. Tren için biletleri online aldığım için sadece PNR numarası soruldu yolculuk sırasında görevli tarafından.

Sabah kalkınca hazırlanıp sırt çantamızı alıp Repubblica Metro istasyonuna yürüdük, burada RomaPass kartlarımızı okutup metroya binerek Vatikan’a en yakın istasyon olan Ottaviano istasyonuna kadar gittik. İstasyondan çıkınca tek yapmanız gereken kalabalığı takip etmek, zaten onlar sizi Vatikan’a götürüyor 🙂

Sabah erkenden kalkıp Roma sokaklarında yürümeye karar verdiğimiz için saat 9:00 gibi sırt çantamızı sırtlanıp kendimizi dışarı attık. Kahvaltı için hemen sokağın köşesindeki Bar Dolci E Dolcezze isimli kahve dükkanına daldık. İtalyan stili kahvaltıyı denemek için birer kruvasan, kız arkadaşım için latte benim için de capuccino siparişi verdik. İtalyanlar hızlı konuşan, hareketli insanlar. Öyle ki bar masası şeklindeki yüksek masalarda bir yandan konuşurken bir yandan ayakta kahvaltı yapıyorlardı. Roma ‘da bir çok kahve dükkanında ayakta kahve içme ile masada oturarak kahve içme arasında 1-2 € fiyat farkı var. Bu yüzden acelesi olanlar için bu şekilde ucuz ve hızlı bir kahvaltı çeşidi oluşmuş.

breakfast

24 Ocak 2014 tarihine geldiğimizde orta boy tekerlekli bir valiz ve bir sırt çantası ile 5 günlük Roma-Floransa gezimiz için hazırdık. Kampanyalı biletlerin en kötü yanı sanırım uygunsuz saatler ve uzak havaalanları. Uçağımız Sabiha Gökçen Havalimanı’ndan 12:40 ‘da kalktı, yaklaşık 2 saatlik bir uçuş sonrası (saat farkı sebebiyle) yerel saat ile 13:30 gibi Roma Fiumicino (Leonardo Da Vinci) havalimanına iniş yaptı. Biz kalkış yaptığımız sırada İstanbul güneşli idi ve soğuk değildi, Roma havası ise kapalı ve yağmurlu idi. Roma havaalanı ilk başta çok düzensiz görünüyor. Öyle ki dış hatlar gelişinde pasaport kontrol sıraları oluşturulmadığı için bildiğin miting kalabalığı gibi durduk pasaport kontrol gişeleri önünde. Bunun yanına bir de o kalabalık için sadece 4 gişe çalışınca AB üyesi olmayan ülke vatandaşları olarak yaklaşık 1 saat sıra bekledik.

Herşey 2013 Ekim ayı sonlarında Pegasus Havayolları ‘ndan gelen bir kampanya maili ile başladı. Kampanya ile belirli noktalara indirimli uçuşlar sağlanıyordu. Hem benim hem de kız arkadaşımın bulunmayı istediği Roma hem fiyat hem de gezilecek çok noktası olması sebebiyle ilk tercihimiz oldu.

Biletlere baktıktan sonraki işim Roma gezi rehberlerini incelemek oldu. Bana göre en başarılı ve mantıklı olan da http://romarehberi.blogspot.com adresindeki blog yazı dizisi. Böylece nereler gezilecek, nerelerde kalınır ufak ama önemli detayları kafamda tutmaya başladım.

Gezi tarihimiz kız arkadaşımın öğretmen olması sebebiyle sömestr tatiline denk gelmek zorundaydı öyle de oldu. Vatikan Müzeleri’ne girişin her ayın son Pazar günü ücretsiz olduğunu bildiğimiz için sömestr tatili içine gelen Ocak ayının son pazarını da tatilimiz içine katarak tarihleri 24-28 Ocak 2014 olarak belirledik.