Brugge’de 2. günümüze oda fiyatına dahil olan otel kahvaltımızla başladık. Sabah kalkıp otelin kahvaltı için ayrılmış bölümüne geçtiğimizde neredeyse oteldeki en genç çiftin biz olduğunu farkettik. Genelde, sanırım yakın olduğu için, İngiliz turistler vardı. Kahvaltıları ne kötü de ne de iyi. Çaya hasret kaldım diyebilirim. Genelde yumurta ve jambon yiyorlar.
Kahvaltıdan sonra kendimizi sokaklara attık. Hava bir önceki güne göre sıcak olduğu için gezmek kolay olmadı açıkçası.Bu kez farklı bir rota belirleyip şehrin kuzeyine, turistik bölgenin biraz dışına doğru yürüdük. Bu bölgede farkedilen ilk şeyler araç sayısının artması ve evlerin görüntülerinin değişmesi. Evler her ne kadar en faz 2-3 katlı olsa da daha teknolojik ve modern görünüyordu. EzelPoort isimli şehir kapısından çıktıktan sonra şehri çevreleyen kanallardan birine paralel yürüyerek güzel evlerin küçük sokaklardan geçerek tekrar otelimizin olduğu bölgeye döndük. Şehir bir çok kanalla bölündüğünden çok sayıda köprü var. Biz de genelde bu köprüleri fotoğraf çekmek için kullandık. Özellikle kanallar civarındaki evler çok güzel ve bakımlı. İstanbul’un kalabalığından ve çirkin apartmanlarından sonra Brugge yaşanacak bir yer. Yolumuz üzerinde Sint-Anna Kerk isimli bir kiliseye girdik, daha sonra ise öğle yemeği için Minniwater’a doğru yürüdük. Yürürken Burg meydanından geçip hangi sokak daha güzelse o sokağa girerek ilerledik. Markt meydanındaki Carrefour’dan aldığımız sandviçlerimiz ve biralarımızla Minniwater’ın yemyeşil kenarında, sessiz ve huzurlu ortamında öğle yemeğimizi yedik. Carrefour marketleri genelde şehirdeki en yaygın ve ucuz market zinciri. Bira çeşitleri oldukça fazla, en ucuzu ise Jupiler. Çeşitli biraları denemeyi sevdiğim için marketlerden farklı biralar alıyorum genelde.
Uzun uzun Minniwater kenarında oturup fotoğraf çektikten sonra şehrin yine bilmediğimiz bölgelerini gezmek için yola çıktık. Uzun bir yürüyüş sonrası Gentpoort kapısından girdk, daha sonra da şehrin en büyük parklarından biri olan Koningin AstridPark‘tan (Kraliçe Astrid Park demek sanırım anlamı) geçtik. Buradan da Burg meydanına ulaşıp Markt meydanına yürüdük.
Saat 20:00 civarı artık yorulup Markt meydanında oturup birşeyler içebileceğimiz bir yer aradık ama genelde turistik yerlerdi ve çoğunlukla yaşlı veya çocuklu ailelerle doluydu. Şans eseri daldığımız sokaklardan birinde, Eiermarkt sokağı, içiçe masalarla dolu bir kaç pub/bar bulunan küçük bir meydana rastladık. Barlardan birine oturup biralarımızı söyledik. Pick Cafe isimli bu barda ödemeleri peşin alıyorlar ve bir çok bira çeşitleri var. Kız arkadaşıma kirazlı bira olan Kriek, kendime de Kwak söyledim. Kwak kendine özel garip bir bardakla sunuluyor. Şöyle bir şey :
Barda otururken birden aşırı kuvvetli bir yağmur başladı, her şey 1-2 dakika içinde oluverdi. İnsanlar kaçışmaya ve barların tenteleri altına girmeye çalıştılar. Bizim yerimiz güzel olduğu için kalkmadık insanları izlemeye devam ettik. Bir kaç farklı bira denedik, kız arkadaşım Kriek içmeye devam etti. Bara genelde gençler geliyor, içeride içerseniz biralar çok çok ucuz, dışardaki masalarda ise biraz daha pahalı ama yine de bizim fiyatlarımıza göre ucuz sayılır. Ayrıca bizdeki gibi sadece Efes ile Tuborg arasında seçim yapmak zorunda değilsiniz. Çokça bira içtikten sonra bir sonraki gün Brüksel’e geçeceğimiz için yine küçük sokaklardan geçip otelimize döndük. Zaten Brugge ‘de içmek dışında yapılacak çok bir şey yok gibi.
Birkaç bilgi;
– Brugge küçük bir şehir olduğu için her yerini yürüyerek gezebilirsiniz. 1 gün kalınabilir ama 2 gün fazla olabiliyor, size kalmış. Biz 2 gece kaldık, açıkçası 1 gün yeterliymiş bizim için, diğer günü Ghent’e kullanabilirmişiz.
– Şehir yaz aylarında bile serin, akşam gezmeleri için yanınıza mutlaka sıcak tutan kıyafetler alın.
– Yaz aylarında güneş 22:00 gibi batıyor ama sokaklarda turistler dışında kimse kalmıyor genelde, onlarda genelde turistik meydanlarda ve restoranlarda oturuyor.
– Gitmeden önce veya gidince mobil internet kullanımınızı planlayın zira kimse internet kullanmıyor gibi şehirde. Ücretsiz Wi-Fi veren yer sayısı az, otellerde bile.
– Şehrin küçük ve dar sokaklarında gezin, evlerin sokağa bakan camlarında ilginç yazı ve resimlere, ilginç tasarımlı posta kutularına rastlayabilirsiniz. Ama bizdeki gibi demir/çelik kapı veya camlarda parmaklık vs göremeyeceksiniz.
1. Gün Brugge
2. Gün Brugge
3. Gün Ghent
4. Gün Brüksel
5. Gün Lüksemburg
6. Gün Prag
7. Gün Prag
8. Gün Prag
Be First to Comment