Madrid’ten ayrılıp Barselona’ya gitmek için daha önceden hızlı tren biletlerimizi almıştık. Hızlı trene binmek için otelimizden Puerta del Sol meydanına yürüyüp Sol istasyonundan mavi hatta binip Atocha Cercanias istasyonunda indik. Saatte 300 km maksimum hızla giden AVE trenleri oldukça konforlu. Yaklaşık 2,5 saat sonra 11:00 civarında Barcelona Sants istasyondaydık.
İstasyondan direkt olarak yeşil renkle gösterilen L3 metro hattına geçtik. (Açıkçası benim gibi aktarma üzerine aktarma yapan bir İstanbul insanı için şaşırtıcı oldu böyle kolay bir ulaşım şekli.) Otelimize 300-350 m. mesafedeki Parallel istasyonundan yürüyerek ulaştık.
Hotel Acta Mimic‘i seçmemde Fiyat/Performans konusunda TripAdvisor kullanıcı yorumları çok yardımcı oldu. Metro istasyonuna yakın olması, Barcelona ‘nın İstiklal Caddesi sayılan La Ramblas ‘a yakın olması seçimimdeki diğer yardımcı kriterlerdi. Otelin konsepti oldukça ilginç. Koridorlar siyaha boyanmış ve ışıklandırma kırmızı. İlk başta ürktüğümüz koridorlardan girilen odalar ise tamamen beyaz ve minimalist bir yaklaşımla düzenlenmiş.
Duş ve tuvalet ayrı. Duşu odadan ayıran şey ise cam ve perde. Duş alırken dışarıyı seyredebildiğiniz gibi (maalesef seyredecek bir manzara yoktu), siz de seyredilebiliyorsunuz 🙂 Fotoğraf belki daha aydınlatıcı olur.
Odaya yerleştikten sonra, resepsiyondan şehir haritası ve bir kaç güvenlik önerisi aldık ve sokaklara attık kendimizi. Benim gibi yıllarca İzmir ‘de yaşamış biri için bile hava oldukça sıcaktı. El Raval bölgesinden geçip Ciutat Vella (Eski Şehir) ‘nın eski sokaklarından La Ramblas’a çıktık. La Ramblas bizim İstiklal Caddesi’ne benzeyen bir cadde. Caddenin tam ortasında yayalar için kaldırım şeklinde bir şerit, kaldırımların her iki ucunda da tek yönlü araç trafiğinin ilerlediği iki şeritten ibaret. Kaldırım üzerinde bolca sokak sanatçısı, bir kaç tane bar-cafe, hediyelik eşya satan büfeler ve inanılmaz bir turist kalabalığı var. Cadde Placa Catalunya (Katalunya Meydanı) ‘dan başlıyor, denize kadar yaklaşık 1,5km devam ederek Mirador de Colom (Kolomb Anıtı) ‘a kadar devam ediyor. Cadde üzerinde yeşil hatta (L3) iki tane metro istasyonu var, La Ramblas’ın tam ortasına çıkan Liceu, Kolomb anıtına ve marinaya yakın olan Drassanes.
La Ramblas kalabalığından ara sokaklara kaçıp Placa Sant Miquel adlı meydandaki Ateneu Gastronòmic isimli restoranda açık havada yemek yedik. Ben herhangi bir şey sipariş etmedim, kız arkadaşım ise paella içeren bir menü istedi. 2-3 seçenekli menülerinin fiyatları oldukça uygun ancak servisi oldukça kötüydü, hatta 2. bir servis istediğimizde elemanlar hem bozuldu hem de servisi oldukça geç getirdi. Yemek için 13 euro ödeyip gezmeye devam ettik.
Yemek sonrası La Ramblas ‘ı ve arka sokaklarını arşınladık, beğendiğimiz ve buraya uğrayalım dediğimiz yerleri not ettik. La Ramblas ‘ı baştan sona tekrar yürüyüp Kolomb anıtına daha sonra da marinadaki alışveriş merkezi Maremagnum ‘a uğradık. Maremagnum bizdeki gibi çok katlı, inşaasında bolca cam kullanılmış, deniz manzaralı, marinanın hemen kıyısında, Mallorca ve İbiza adalarına giden Baleria feribotlarının iskelesinin yanında büyük bir alışveriş merkezi. İçerisinde birçok dünya markasını bulmak mümkün. Ben sıcaktan ıslanmış tshirtüm yerine beyaz bir tshirt aldım, kız arkadaşım da bir kolye satın aldı.
Daha sonra yorgunluktan ve sıcaktan bitap düşünce biraz dinlenmek ve soğuk Sangria içmek için Maremagnum’un deniz tarafındaki mekanı olan TapaTapa ‘ya oturduk. 1 lt Sangria ve 3-4 tane tapas söyledik. Özellikle mürekkep balığından yapılmış olanlar bir harikaydı. İspanyolların ve Katalanların deniz ürünlerine bakış açısı bizim kadar basit değil açıkçası. Biz sadece ucuz karın doyurma olarak ya da rakı mezesi olarak bakarken onlar tapas zenginliklerini bir yemek kültürüne dönüştürmüşler. Öyle ki günğn her saati açlığı bastırmak, karın doyurmak, içkiyle birlikte bir şeyler atıştırmak onlar için bir sosyalleşme aracı. Yemek için 25 euro ödedik, açıkçası her centine değerdi.
Marina bölgesini Kolomb anıtının olduğu meydana bağlayan, teknelerin geçmesi için açılıp-kapanabilen köprü tüm turistler için bir ilgi odağı ve fotoğraf çekme alanı. Maremagnum’un önü ve köprüye bağlanan alan güneş battıktan sonra birden Eminönü’ne dönüşüyor. Göçmen oldukları her hallerinden belli olan siyahi satıcılar her büyük şehirde olduğu gibi sahte kadın çantaları ve hediyelik eşya satmaya çalışıyorlar.
Yemekten sonra tekrar La Ramblas caddesinde turist kalabalığına karıştık, sokak sanatçılarının şovlarını izledik ve yürüyerek ara sokaklara daldık. Llaollao ‘dan meyveli ve soslu yoğurtlarımızı elimize alıp Plaça Nova meydanında kaldırıma oturup gelip geçen insanları, Barselona Katedrali ‘ni izledik. Biraz dinlendikten sonra La Ramblas’ın diğer ucuna Plaça Catalunya’ya yürüdük.
Günün tüm yorgunluğuyla Barselona’daki ilk günümüz akşamın erken saatlerinde otelimizde sonlandı. Yine turist kalabalığıyla birlikte La Ramblas’tan yürüyüp otelimize vardık. Minimalist ama oldukça konforlu odamız tüm yorgunluğumuzu aldı diyebilirim.
Be First to Comment