Baharda gezi planlamanın belki de en zor yanı hava durumunu takip etmek ve buna göre uygun kıyafetleri bulundurmak, taşımak. (Bkz. Umut Sarıkaya mont çilesi) Yanıma her kıyafetin hem yazlık hem kışlık olanını almak zorunda kaldım. 2x motosiklet montu, 2x motosiklet pantolonu, yatmak için eşofman, sıcak olursa diye şort, akşamlar için polar mont, gerekirse diye atletler. Motosikletin eşya koyulabilecek her yerine bir şeyler tıkıştırdım. Sele altı tamamen dolu, arka çanta tamamen dolu, yolcu selesi tepeleme dolu. Kullanmadığım yan soft çanta setinin solunu da artçı tutamağına bağladım. Sağ parçayı ağırlıktan dolayı aşağı sarkarsa egzosa değebilir diye düşünerek takmadım. Soft çantaya yağmur yağdığında ıslanırsa üzülmeyeceğim şeyleri (genelde motosiklet ile ilgili malzemeler, kilitler, terlik, ip, tornavida, pense vs.) koydum. Dışarıdan bakınca çokta kötü görünmedi yan çanta ile aslında. Şu an kaç kg ediyoruz bilmiyorum.
Sabah saatlerinde hava durumu her ne kadar kuru gösterse de Maltepe civarında yerler ıslaktı hatta E5’e çıktıktan 1-2 dk sonra hafif bir yağmura yakalandım. İyimser bir görüşle sadece yazlık motosiklet montunu almıştım, daha evden 15km uzaklaşmadan üşüyünce eve geri dönüp kışlık montu da aldım. Bana 40 dakikaya mal olsa da gidişte kışlık mont işe yaradı. Belki yazlık altına sağlam bir rüzgarlık ile de olabilir miydi bilemiyorum.
Bursa şehir merkezine 10km kala hafif yağmur başladı, yolun kayganlaşacağını düşündüm, bir yandan da durup yağmurluk giysem mi giymesem mi derken karar verip bir benzin istasyonuna sığındım. Burada benim gibi yağmurdan dolayı sığınmış, Kymco ‘nun yeni scooteri DTX360 kullanan bir çift ile tanıştım. Motosikleti yeni aldıkları için ekipmanlar konusunda eksik davranmışlar. Acemilikten olsa gerek yanlarında yağmurluk bile yoktu. Biraz sohbet edip ekipman konusunda bildiğim 2. el dükkanlarının bilgilerini verdim, yollar biraz daha ıslandıktan ve toz toprak gittikten sonra yağmurluğu da giyip Bursa şehir içinde her zaman kahvaltı yaptığım simitçiye sürdüm, onlar da İzmir’e doğru yola koyuldular.
Kahvaltı sonrası yağmur iyice azaldı, tekrar yollar. Kafamdaki plan Bandırma-Biga-Ezine veya Bandırma-Biga-Çan üzerinden Çanakkale. Yorgunluk, yol durumu, varış saati gibi etmenlere bağlı olarak yolda güzergah veya hedef değiştirdiğim çok oluyor. Yol boyunca kışlık montu almanın faydalarını gördükçe aklımı daha çok sevdim.
Bayram tatili sebebiyle yollar kalabalık, az kamyon çok otomobil. Biga-Çan arasında çok güzel yeşil arazilere denk geldim, durup 1-2 fotoğraf çektim. Yol asfalt kalitesi iyi olan, hafif virajları olan, ara ara yeşilliklerle dolu bir yol, keyfim yerinde.
Sorunsuz bir şekilde Çanakkale şehir içine vardım, yine her zamanki Çanakkale caddelerinin tek yön düzeni, yanıp sönen kırmızı ışıkları, arnavut kaldırımlı caddeleri ve sahil kalabalığı. İlk günün yorgunluğu ve havanın serinliği sebebiyle ilk gece otelde kalmak daha mantıklı geldi. Şahlanan ekonomimiz sebebiyle otel fiyatları da artmış, hangi otel kaç TL eder hiç fikrim kalmamış, önce öğretmenevini yokladım. Oranın fiyatına göre diğer otelleri değerlendirmek daha kolay oluyor bazen. Öğretmenevini beğenmeyince 1-2 tur atıp bir cadde üzerinde küçük bir otel buldum. Odaya yerleşip hemen duş aldım ve kendimi sokağa attım.
Çanakkale sahil her zamanki gibi kalabalık, cıvıl cıvıl. Yürüyenler, bisiklete binenler, az sayıda yabancı turist. Sahilde gözümü kestirdiğim bir bara oturup biramı söyledim ve gezi notlarını yazmaya başladım. Çokta geç olmadan otel odama döndüm, biraz Instagram, biraz kitap sonra da yorgunluktan erken uyudum.
Be First to Comment