Erkenden uyanıp oteldeki basit kahvaltı sonrası yola koyuldum. Sinop-İnebolu yolu oldukça virajlı, pütürlü asfalt şeklinde. Çok zorlanmadan İnebolu’ya vardım. Aslında gece kalmakla kalmamak arasında çok gidip geldim ancak durmadan Amasra’ya sürmekte çok zor olacağı için arada bir mola gerekiyordu.
Ginola Koyu
İnebolu’da çok fazla otel/pansiyon seçeneği yok, sorduğum 2 ayrı yer de oda yoktu, 3. denememde sahile bakan bir otelde güzel bir oda buldum ve bir gece için anlaştım. Düş sonrası motosikletle şehir içinde biraz gezeyim dedim ama hata yapmışım. Şehrin çarşısı oldukça dar ve karmaşık sokaklardan oluşuyor. İlk görüşte de bir kasaba havasında zaten. Daha önce belirlediğim gezme noktalarına da ulaşamadım, çünkü dar yollarda insan ve araç trafiği durmaya fırsat vermiyor. Zaten yakın olan otelin önüne motosikleti bırakıp yaya olarak gezmeye karar verdim. İlk önce kent müzesini gezdim.
Kent müzesi belediyenin kendi çabaları ile oluşturduğu, 3 katlı küçük bir konak. İçerisinde genelde duvarlarda İnebolu tarihi ile ilgili yazılar ve fotoğraflar var. Bazı yerlerde bilgiler kendi kendini tekrar ediyor. Sergilenen eserlerin bazıları da tarihi değer taşımıyor olsa da bir müze havası yaratılmaya çalışılmış. Üst katlarda ise daha belirgin olarak Kurtuluş Savaşı’na ait bilgiler, video gösterisi ve savaştan kalma cisimler ve eşyalar sergilenmiş. Müze genel olarak basit olsa da kent tarihi bilinci oluşturmak anlamında çaba olarak başarılı. Müzeden sonra yemek için yer bakınırken, sonunda bir esnaf lokantası bulup karnımı doyurdum.
Yemek işini de hallettikten sonra daha önce yazılarda gördüğüm Oğuz Atay evini bulmaya çalıştım. Sokaklarda ev ile ilgili herhangi yönlendirici bir tabela vs aramayın, çünkü yok. 3 katlı eski bir konağı bulunca ancak üzerindeki bir plaketten anlıyorsunuz Oğuz Atay’ın bu evde doğduğunu. Ev müze haline getirilmemiş muhtemelen mal sahipleri değişmiş. Evde hala yaşayanlar var herhalde, balkona takılmış uydu antenleri beni böyle düşündürdü.
İnebolu beklediğim gibi çıkmayınca tekrar otele döndüm ve odamda bira içtim. Yapacak bir şey bulamayınca da erkenden uyudum.
İnebolu-Cide arası yol inanılmaz virajlarla dolu, yemyeşil, ara ara deniz manzaralı bir dağ yolu. Ancak yolun bazı kısımlarında mıcır bazı kısımlarında da asfalt erimesi var. Yolda kamyon arkasında kalırsanız zor zamanlar sizi bekliyor.
Cide’ye gelmeden önce bir arkadaşımla yazışıp buluşmayı kararlaştırıyoruz ama işler planladığımız gibi gitmiyor. O bir gün önce düşüp dizini yaraladığı için yürüyemiyor ben ise yolda mıcırlı yol kenarında motosikleti devirip ayağımı burktuğum için. Hastaneye gittim, röntgen çekildi, kırık yok ama burkulmuş, ağrı kesici ve antienflamatuar krem verip gönderdiler. Nöbetçi doktor çok hoş bir bayandı bu arada, bir ara gözlerimi alamadım ��
Arkadaşımın aracılığıyla tepelerde bir yerde bir apart ev bulduk, 2 gün hiç bir şey yapmadan yatarak ayağımı dinlendirdim. Apartın manzarası oldukça güzeldi, rakı olsaydı içerdim, o derece güzeldi. Evden de hiç çıkmadım.
Kaldığım apart evin manzarası şöyleydi.
Sabah 6’da uyanıp eşyaları yükleyip tekrar yola çıktım. Ayağımdan dolayı gezemeyeceğim için Amasra’ya gitmek anlamsız geldi direkt İstanbul’a dönmeyi düşündüm ama kahvaltı yapmadığım için fikrimi değiştirip en azından Amasra ‘da birşeyler yemekte karar kıldım. Cide’den sonra yol bir miktar virajlı dağ yolu, biraz da bozuk ama daha sonra Çakraz-Karaman arasında yeni yapılmış bir yol ve 2-3 tane uzun tünel sizi bekliyor. Amasra yine her zamanki gibi yukardan görünmüyor sisten.
Yeni yapılmış tünelden geçip Amasra şehir içine indim, askerliğimden bu yana 15 yıl geçmiş haliyle şehir değişmiş. Yine değişmemiş bazı kısımları beyin hemen algılıyor. Çok fazla zaman harcamak istemediğim için bir fırın/cafe de poğaça ve çay ile kahvaltı yaptım. Taze olmasını bekliyordum ama pek öyle olmadı. Puro molası sonrası en yakın Shell Bartın içinde olduğu için şehir içine girip gereksizce yolumu uzattım. Benzinlikte İstanbul’a erken dönmek anlamsız geldi, yürüyüp gezemesem bile Safranbolu’nun şehir içini görmek için Safranbolu’da bir gece kalmayı planladım. Burkulmuş bir ayakla 250km yol, neyse ki scooter kullanıyorum.
Be First to Comment