Mini Batı Karadeniz Turu – Bölüm 3 – Ankara – Sinop

Ankara şehir içinden çıkmak sandığımdan uzun sürdü. Erken çıktığım için kahvaltı yapacak bir yerler bulmak bile zor oldu. Bir simitçi bulup, henüz açılmamasına rağmen simidimi personel çayı ile birlikte yedim.

Ankaralı otomobil sürücüleri motosikletlilere anlamsız bir şekilde fazla yaklaşıyorlar. Şu güne kadar motosiklet sürerken en sorun yaşadığım kent Ankara muhtemelen. Havalimanının bulunduğu Akyurt’a kadar trafik oldukça hızlı idi daha sonra ise çok trafik olmayan bildiğimiz yollar. Ilgaz ‘da benzin istasyonu ararken yanlışlıkla şehir içine girdim, tekrar anayola çıkıp benzin molası verdim. İstasyonda ve yanındaki tesiste büyük bir insan kalabalığı vardı. Burada iki seçeneğim vardı, ya kuzeye Kastamonu’ya doğru gidecektim ya da Samsun’a doğru gidip Kargı/Çorum civarından Boyabat yönüne gidecektim, ben ikinci seçeneği seçtim. Kargı ‘ya kadar hızlı giden kamyonlarla birlikte gidince yoruldum ve Kargı ‘da bir benzin istasyonunda mola verdim. Buradan sonra Boyabat ‘a doğru yol iyi durumda asfaltı olan bir dağ yoluna dönüşüyor, yol inişli çıkışlı ama çok sakin. Samsun yolundan sonra harika geldi.

Sinop ‘a kadar sorunsuz bir şekilde geldikten sonra Sinop’a girişte şehiriçi trafiğine takıldım. Şehrin sokakları dar ve ilginç bir şekilde hiç trafik ışığı yok, bazı yolları tek yön yapmaları daha mantıklı olabilirmiş. Şarjı zaten az olan telefonumla otel/pansiyon ararken telefon kapanınca kendi başımın çaresine baktım. Esnafa otel sorduğumda otellerin sahil yolunda olduğunu öğrenip sahile yöneldim. 2-3 yere sordum hepsi dolu olduğunu söyledi ya da tek kişiden az para kazanmak işlerine gelmedi. Sahilde bir otel tek kişilik yerinin olduğunu söyledi, oda fiyatına göre çok iyi olmasa da idare eder olduğu için tek gece için kabul ettim. Bir sonraki gün başka otele geçerim diye planlamıştım ama hata etmişim. Motosikleti de otelin tam karşısında kaldırıma park edip bir elektrik direğine kilitledim.

Sinop’a varış saatim müze gezmek için geç olduğundan dolayı biraz dinlenip düş alıp sahile çıktım. Sinop sahilinin büyük bir kısmını yürüyerek gezdim. Hava çok sıcak ve tarihlerden dolayı yerli turist sayısı fazla oduğu için sahil çok kalabalıktı. Sinop sahili oldukça canlı bir yer, bir Ege şehri olmasa bile idare eder diyelim. Akşam olmadan biraz da şehir içini geçip bir restoranda çorba içtim. Daha sonra tekrar sahile dönüp canlı müzik yapan küçük bir restorana oturdum ve bir kaç bira içip puro keyfi yaptım. Gece 23:00 gibi de 50 metre uzaktaki otel odama girip gelen uyudum.

Sinop’ta ikinci günüm; kahvaltı yapıp hazırlandım, otel odasını tek gün için tutmuştum, uzattırayım dedim ama vermişler başkasına, odasız kaldım. Madem öyle önce yaya gezeceğim yerleri planlayıp bir yandan da otel bakayım dedim. Çantalarımı otelin resepsiyonuna bırakıp, Tarihi Sinop Cezaevi’ne gittim ancak sonuç hüsran idi, çünkü restorasyon sebebiyle kapalı imiş ve uzun süre öyle kalacakmış. Kapıda fotoğraf çekip hüzünle ayrıldım oradan. Bu arada sahilde hangi otele oda sorduysam hepsinden doluyuz yanıtı aldım.

Planımdaki bir sonraki nokta Sinop Arkeoloji Müzesi oldu. Müze tek katlı küçük bir müze, içeride çok fazla eser olmasa bile bahçe kısmında çok fazla mozaik, stel, sütün ve lahit var. Müze içerisindeki belki de en önemli eserler eski dönem altın sıkkeler. Müze işini o kadar ciddiye almış ki eksik bir tanenin bakım için İstanbul’da olduğunu yazmış bilgi kartına. Müzede Sinoplu Diogenes hakkında da bilgiler var.

Müzenin bahçesinde, 19. yüzyıl sonunda Rus filosunun saldırısı sonucu ölen denizcilerin mezarının olduğu noktada bugün Şehit Denizciler Anıtı var.

Müzeden çıkınca tam karşıdaki otele oda sordum, var deyince açıkçası biraz şaşırdım ama bir yandan da sevindim. Odayı da gördükten sonra bir gecelik ödeme yaptım. Otel işini de tamamladıktan sonra motosikleti alıp Anadolu ‘nun en kuzey noktası olan İnceburun’a gitmeye karar verdim. İnceburun’a gitmeden önce Aklıman’a sonra da Hamsilos girişine kadar gittim. Aklıman küçük bir plajı, balıkçı barınağı ve piknik alanı olan küçük bir köy.

Hamsilos’a girmedim, bilgi veremiyorum. İnceburun’a ulaşmak için Aklıman’dan sonra yaklaşık 10km biraz bozuk bir yolda sürüş yaptım. Ama İnceburun manzarası için değebilir. İnceburun’da deniz fenerinin olduğu kısım insanların uğrak yeri. Çay kahve içilebilecek küçük bir yer var. Gittiğimde 2 cruiser motosikletli genç arkadaşla tanıştım, Samsun’dan gelmişler kamp yapıyorlarmış. Bir gün önce Hamsilos’ta kalmışlar. Biraz sohbet sonrası onlar kamp sandalyelerini alıp oturdular ben ise bir kaç fotoğraf çektim. Sonra aynı yoldan dönerken, gördüğüm bir gözlemeciye oturdum gözleme yedim ama çok başarısız idi. Yarım bırakıp döndüm. Dönüş yolunda bir sonraki hedef olan Paşa Tabyalarına doğru sürdüm.

Paşa Tabyaları başıboş bir şekilde bırakılmış, zamanında tersane bölgesinin güvenliğini sağlamak için kullanılmış bir topçu tahkimatı. Şimdi ise alanın ortasında eskiden kullanılmış bir cafe restoran ve restore edilmiş mahzen, cephanelik ve koğuşlar var. Nedendir bilinmez turizme kazandırılmaya çalışılmış bu alan şu an terkedilmiş gibi. Topların olduğu kısmı gezsem de, kapalı alanlarını (cephanelik, koğuşlar, mahzen dehlizleri) kilitli olduğu için gezemedim. Kapısında bir güvenlik kulübesi olsa da uzun zamandır kimsenin uğramadığı çok belli.

Paşa Tabyalarını gezdikten sonra yola aynı güzergahta devam edip, gezi rehberlerinde bahsedilen Boztepe’ye çıkmaya karar verdim. Tepeye uzun ve dik bir yoldan çıkılıyor, tepeye ulaşınca birkaç fotoğraf çektim. Daha sonra bu bölgenin askeri radar izleme bölgesi olduğunu farkettim, inişi farklı bir yoldan yaparken çok güzel manzaralar vardı ancak yasak olduğu için durup fotoğraf çekemedim.

Otele dönüp motosikleti otelin önündeki meydanın kaldırımına kilitleyip, düş ve dinlenme sonrası akşam yemeği için Sinop’un geleneksel yemeği olan Sinop Mantısını denemeye, herkesin önerdiği Teyze’nin Yeri’ne yürüyerek gittim. Kapıda kuyruk olan, mantı, gözleme, çiğbörek yapan bir yer. Kısa bir bekleme sonrası hem cevizli hem yoğurtlu karışık Sinop mantısı sipariş ettim. Sıra beklemeye değecek bir tadı var gerçekten de.

Yemek sonrasında sahil yürüyüşü yaparken sahilde bir otelin bahçesinde bira içtikten sonra otelime geri döndüm ve yorgunluk ile uyuyup kaldım.

gurcan Written by:

Be First to Comment

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *