Sabah kalkar kalkmaz aklımızdaki ilk fikir başka bir otele geçmekti. Bunun için hızlıca toparlanıp bavulumuzu aldık, Marina’ya ödememizi yaptık ve tekrar kumsalda otellerin olduğu bölgeye gittik. Kumsalda 3-4 tane otel vardı, hepsine oda fiyatlarını sorduk, en son Molyvos Hotel I 2 gece oda ve kahvaltı için 80 Euro (pazarlık yapmayınca indirim yok, 50 Euro istediler başlangıçta) fiyat verince kalmaya karar verdik.
Her ne kadar odamız deniz manzaralı olmasa da Molyvos Kalesi manzarası bize yetti. Otel oldukça güzel bir yerde. Etrafı ağaçlarla sarılmış, önünde dar ama güzel bir taş kumsalı var. Şezlong ve şemsiyeler müşterilere ücretsiz, aslında şemsiyeye gerek yok, ağaçların gölgesi daha güzel. Otelin ön girişinden manzara şöyle bir şey:
Odamızın balkonundan Molyvos Kalesi ;
Oda işini de ayarlayınca keyfimiz yerine geldi. Hem kumsala yakın, hem temiz bir otel bulduk. Bavulumuzu bırakıp kahvaltı için dışarı çıktık. Şans eseri otelin hemen yan tarafında küçük bir fırın bulduk. Tam istediğimiz şey! Ben Feta peynirli ve ıspanaklı küçük böreklerden kız arkadaşım ise peynirli başka bir börek aldı, meyva sularımızla birlikte fırının önündeki bistro masasında kahvaltı yaptık, çokta güzel oldu. Kahvaltıya toplam 7 Euro harcadık.
Kahvaltıdan sonra yapmayı istediğimiz ilk şey Molyvos Kalesi’ne çıkmak oldu, çünkü kale saat 15:00’te ziyarete kapanıyormuş. Molyvos ‘un küçük dar sokaklarından yukarı yavaş yavaş çıktık. Hava çok sıcak olduğu için çıkmak oldukça zor gelebiliyor.
Molyvos Kalesi’nin Bizans döneminde yapıldığı, daha sonra sırayla Venedikliler’in, Katalanlar’ın ve Osmanlılar’ın eline geçtiği biliniyor. En uzun süre Osmanlılar’ın elinde kaldığı için en fazla ekleme ve bakım-onarım işlemlerini Osmanlılar yapmış. Kaleye büyük bir kapıdan giriliyor. Burada bir görevli kişi başı 2 Euro olan ziyaret ücretini alıyor. Daha sonra iç duvarlar başlıyor ve bir iç kapı ile karşılaşıyorsunuz. Bu kapı oldukça ilginç çünkü yanyana bitiştirilmiş tahtalara demir şeritler bükülerek güçlendirilmiş, büyük ihtimalle koç boynuzu ile vurulduğunda tahtaların dağılmaması amacıyla yapılmış. Kapıdan girdikten sonra avlu kısmını gezebiliyorsunuz. Avlunun ortasına bir sahne kurulmuş bazen gösteri ve dinletiler yapılıyormuş. Kalenin dünya üzerinde korunabilmiş en eski ortaçağ kalelerinden biri olduğu söyleniyor. Eskiden zindan ya da barut deposu olarak kullanılan küçük depo ise bugün kalenin tarihinin anlatıldığı bir galeri olarak değerlendiriliyor.
Kalenin burçlarına çıkıp fotoğraf çektik, manzaraya bayıldık. Kalenin neden buraya yapıldığını anlamak zor değil. Ege Denizinden gelen gemileri veya karadan gelen herşeyi yukarıdan görmek mümkün.
Molyvos Kalesi’nden Ege Denizi ve liman;
Kaleyi gezmeyi bitirdiğimizde görevliler kapıları kapatmak için bizi bekliyorlardı. Kalenin hemen çıkışında adını hatırlamadığım manzarası harika olan bir kafe var. Burada oturup birer bira içtik dinlendik. Harika bir esintisi ve huzuru var, biranın yanında küçük tuzlu krakerler veriyorlar. Daha sonra yine dar sokaklardan bilmediğimiz yollardan aşağı indik. Artık kumsala gitme zamanı gelmişti.
Hazırlanmış olan odamıza yerleşip mayo ve havlularımızı alıp otelin önündeki kumsala indik. Ağaçların altındaki şezlonglarda biraz zaman geçirdik, güzel Molyvos sularında yüzdük. Ben oldukça memnun kaldım. Biraz dergi okuduk. Akşam saatlerine kadar kumsalda kaldıktan sonra yemek zamanı odamıza döndük. Kumsaldan çok memnun kaldığımı söylemeliyim. Türkiye ‘de herhangi bir yerde bulamayacağım kadar huzur ve rahatlık buldum. Ne etrafı kirleten, ne bağıran, ne koşuşturan, ne kimseyi rahatsız eden, hiç bir sorun yoktu.
Akşam yemek için yine yokuşu tırmandık, sonra kaleye doğru tırmanırken gördüğümüz tavernalardan Gatos (İspanyolca Kedi anlamına geliyor) isimli tavernaya oturduk. Burası daha çok yerel tatları denemeyi isteyen İngiliz yaşlı turistlerin ve bizim gibi meraklı Türk çiftlerin geldiği bir yer. Yemek olarak kız arkadaşıma Mousakkas, bana da Kleftiko sipariş ettik. Mousakkas bizim bildiğimiz musakkadan oldukça farklı yapılıyor. Yemekten anlamadığım için anlatmam da mümkün değil zaten. Kleftiko ise normalde parşömen kağıdı içerisinde yavaş pişirilmiş kuzu eti parçaların oluşuyor. İçerisinde patates, soğan, domates ve sarmısak gibi tat ve koku veren sebzeler de var. Bize güveçte pişirilmiş olanı geldi ve tadı harikaydı. Kız arkadaşım musakka yerine benim yemeğime dadandı. Kesinlikle tavsiye edeceğim bir et yemeği Kleftiko.
Yemek sonrası biraz yürüyüş yaptık, marketten birkaç kutu bira alıp otelimizin önündeki kumsala indik. Şezlonglarda Molyvos’un ışıklarına karşı dalgaların sesiyle birlikte biralarımızı yudumlayıp geceyi sonlandırdık.
Alkolün etkisi, telefonun kamerası ile ancak bu kadar oldu.
Chios (Sakız) – Lesvos (Midilli) Gezisi – 1. Gün Sakız
Chios (Sakız) – Lesvos (Midilli) Gezisi – 2. Gün Sakız
Chios (Sakız) – Lesvos (Midilli) Gezisi – 3. Gün Sakız
Chios (Sakız) – Lesvos (Midilli) Gezisi – 4. Gün Molyvos
Chios (Sakız) – Lesvos (Midilli) Gezisi – 5. Gün Molyvos
Chios (Sakız) – Lesvos (Midilli) Gezisi – 6. Gün Petra
Chios (Sakız) – Lesvos (Midilli) Gezisi – 7. Gün Ayvalık
Be First to Comment